ANADOLU
MÜSLÜMANI İÇTENDİ…KORUYAMADIK. 17.03.2024 Hıfzı Yetgin
Anadolu
Müslümanlığının en temel özelliği, bu coğrafyanın insanı bilgisi olmadan
peşinen inanır. İnandığında da inanır
vesselam. Öğrenmeye işin detayını bilerek inanayım demeye de pek çabası
olmaz. Akıllıdır. Ama aklı kullanma, araştırma
yerine kendisine anlatılmasından hoşlanır. Yani “nakil yoluyla” bilgi sahibi
olmayı tercih eder. Ama eğer inanmışsa bir kere o inanç içtendir. İçtenlikte boyutları büyüktür. Sınır tanımaz. İşte size bunun kanıtı diyebileceğimiz
bir hikâye...
Henüz tarlada
harmanda bahçede bostanda motor seslerinin olmadığı, her şeyin el emeği ile
kazanıldığı kapalı köy ekonomisinin hüküm sürdüğü yıllarda... Bir rençperlikle
uğraşan işinde gücünde bir yıl beş mevsim, günde 25 saat çalışan emmim bir
dayım varmış. Bizden biri yani… bu emmim
bu dayım çalışmış, çalışmış, ekmiş, ekmiş, biçmiş, biçmiş sonra da toplamış tüm
şapı samani harman yerine getirmiş. Öküzüylen, kömüşüylen, atıyla eşeğiyle günlerce
haftalarca düven sürmüş, tınarları yığmış, rüzgar nöbetleri tutmuş, elinde yaba
altı yöne döne döne tınar savurmuş… elemiş, ayıklamış o yana bu yana döndürmüş.
Samanı deneyi ayırıp çeç yapmış. Kesmügünü de ayrı halletmiş. İşin önemli
kısmını bitirmiş bir sevinç. İçinde
'"çok şükür, çoluğun çocuğun malın melalin yiyeceğini hazır ettik.
Bu yıl da ekmeğimiz çıktı. Diye bir nefes almaya hazırlanırken… birden gök
tıkırdamaya, harlayıp gürlemeye başlamış. Bizim ki, az bi işi kaldı. Artık buğdayı
çuvala koyup- ambara taşıyınca, işin sonuna gelinecek… Çuvallar hazır, dört
tekerleği de samanlığın böğründe çoluk çocuk da yanında bir yükte eşeğe sararsa
iş tamam. Gökyüzüne dönmüş yalvarırcasına bakmış, ellerini açmış, yağmur
yağacak gibi. Ama bilirki rızık var görüp durur koca yaradan. İçtenlikle
seslenmiş. "Ya rabbim görürsün ki işin sonuna geldik. Az müsaade ver. Az
sabret, az kaldı şu denenin çoğunu ambara birazını da herkile koyayım. Sonra
istediğin kadar yağdır. Ağzını açanın ağzını yırt. Bak her şey ortada az bir
müsaade, demiş. Demiş emme daha sözü bitmeden bir gürültü, bir patırtı, bir takırtı,
bir şakırtı kopmuş kiiii… düşman başına . Bir şiddetli tufan dolu yağmur bir
arada. Sular, seller, ortalığı kaplamış. Harman yerinde ne kadar dene, kaç hak,
kaç yarım, kaç teneke ne var ne yok almış götürmüş. Yetmemiş bir de samanlığın
saçağının damlalıklarının altına sığınmış garibim eşekçiğizi de sürüyüp
götürmüş. Kim ne etsin? Kime kimi anlatsın?
Çaresiz bakmış bakmış gözlerinde yaş. Üzülmüş ki görülmez cinsten. Donmuş
kalmış, dönmüş bakmış; Sonrasında “Ya
Rab, bunu bana etmeyeceğeydin. Dedim sana az müsaade diye ”diyebilmiş..
Derken zaman geçmiş mübarek Ramazan
ayı gelmiş çatmış. Bizimki çoluk çocuk uşak devşek sahura kalkmışlar. Yemeklerini yemişler
niyetlerini edip oruca başlamışlar. Ailenin öteki bireyleri bilinmez de gündüz
olmuş öğlen vakti geçmiş, ikindiyi de aşmış iftara az bir zaman kala bizimki şu
güllegini kaldırmış emziği ni da ağzına dayayıp lıkır -lakır suyu içmiş. Orucu bozmuş yani. Sonra gökyüzüne yönelip
başlamış inandığı ile konuşmaya.., "Ne o, kızdın değil mi? Kızdın kızdın . Orucu bozdum diye kızdın.
Daha dur… Seyret sen. Kurbanı bekleyeceğim. Vallahi bak eşeği de kurbana
sayacağım" demiş...
Şimdi dayım/emmimim imanını,
inancındaki içtenliği sorgulayabilir misin? , Bilgisizliğinin Onu isyana
sürüklediğini söyleyeceğiz. Her şey diyeceğiz. Tamam da Kendisini Tanrısına
sitem edecek kadar yakın gördüğü için içtenliği apaçık ortada olan inancını
sorgulayabilir miyiz? Hiçbir koşulda
buna hakkımız olmaz.
Halkın cahilliğini kutsayanlar burada da
mangalda kül bırakmayacaklar. Hadi oradan. Şu halkı aç bıraktık, açık bıraktık,
tonlarca atığın, milyonlarca ton toprağın altına gömdük. Enkazlar da bıraktık.
Kimselere ağzını açmadı. Sesini yükseltmedi. Şu Anadolu insanının saflığını koruyamadık.
Yeniden kazandırabilmen için Anadolu kadar ömür gerekir.
Yazıklar olsun
bize… 17.03.2024
hyetgin